İkimizde aynı şeyi düşünüyoruz. Ben seni sen kendini.
Senin küle çevirdiğin kalbe bir başkası üfleyip yeniden hayat verir.
Kızmıyorum artık hayata! Bakıyorum seçiyorum gülüyorum geçiyorum.
Kim bilir belki yaralarımızı üflerken öğrendik ıslık çalmasını.
Çay bardağına bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine.
Halt etmiş Türkçe öğretmenleri en uzun fiil beklemektir çünkü.
Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip varlığını ilikler misin ömrüme?
Ne yani papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydi?
Bir gün diyorum. Bir gün gelecek ve uyanınca ilk aklıma gelen sen olmayacaksın.
Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de.
Elinden geleni yaptıktan sonra sıra ayağından geleni yapmakta gitmek gibi mesela.
Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden.
Ne zaman sıkıca tutsam aşkı yüreğimle annem dürter usulca hadi uyan diye.
İtiraf etmeliyim ki Seninle her şey güzeldi ama itiraf etmek gerek ki sensiz daha da güzel.
Sağır ve dilsiz ki okşarken sevgilisinin tenini elleriyle hem sevişir hem konuşur.
Sevgiyi hak edene değil de muhtaçmış gibi görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız.
Herkes bir üçgenin iç açıları toplamını bilir de kimse bir insanın iç acıları toplamını bilmez.
Beni senin gibi bir de annem terk etmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.
Doktora gittim geçende kalbimde sen varmışsın. Ve bu arada röntgende çok tatlı çıkmışsın.
Sevmek hayal kurmak kadar kolay. Peki ya unutmak kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor.
Artık ne sıradaki parça sen ol ne de bana gel. Bence sen biraz dürüst ol ve önce kendine gel.
Tıpkı sevilmeyen bir öğretmen gibiydi kalbim. Parmak kaldıranlara inat hep dersten anlamayanları seçti.
Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider çağırsan gelmez gelse de kalmaz kalsa bile yetmez.
Tenine dokunabilmek mi? Haşa! Gözüm göz menziline girsin yeter! Hadi düş düşlerime tutmayana aşk olsun.
Aramıyorum. Ne bebeklik ne çocukluk günlerimi neden arayayım? O günlerde sen yoktun ki.
Bazen başını alıp gidebilecek kadar cesur ve bazen kalıp her şeye göz yumacak kadar yürekli olabilmeli insan.
Sevgi sevdiğin kişinin mutlu olduğunu gördükçe O’nun mutluluğu ile mutlu olabilme sanatıdır.
Gelir gibi yapıp köşeden U dönüşü yapıyor mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde ama hala umutluyuz.
Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki çayı bile 2 şekerli içerim birlikte erisinler diye.
Aşk sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe insanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.
Belki aradığını bulamamış olabilirsin bende ama unutma ki bende bulduğunu bulamayacaksın hiç kimsede.
Ne iş yaparsın sen dedi Hamalım ben dedim. Nasıl yani dedi. Elimden tutmasını bilenin yüreğini taşırım dedim.
Göğsünde şakırdayan madalyalarıyla peşinde koştuğu dünyanın en aptal kuşunu bile zor yakalar generalim.
İki pencere açık kalınca cereyan iki yürek açık olunca aşk olur ama sonuç değişmez İkisinin de sonunda üşütürsün.
Ne kadar gidişine ses etmesem de bir başkasının senin içini ısıtacağını bilmek benim hep içimi üşütecek.
Nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken.
Hayat işte. Uykun gelsin diye hayaline giren koyunları uykun kaçsın diye hayatına giren öküzleri sayarsın.
Kimse bilsin istemiyorum kalbimin kırıldığını. İşte bu yüzden herkesten gizlerim yüzüm gülerken içimin ağladığını.
Tüm gücünle sevme sevgisinden emin olmadığın kişiyi. Ve unutma bugün seni terk eden dün uğruna ölecekti!
Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama şu aralar fena dargınız.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar canını yakar.
Çocuk değilim artık büyüdüm. Biraz yorgun biraz kırgınım yine de. Yeter artık! Giden yolunu kalan yerini bilsin sadece.
Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan.
İlk önce konuşmaktan korkarsın sevdiğinle Sonra ona aşık olmaktan. Bunlar neyse de en son kaybetmekten korkarsın işte.
Sevmek yürek ister değil her yürek sevmek ister. Sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek cesaret ister.
Tam da unutmuşken gittiğini artık acıtmıyorken yokluğun en içten kahkahalarımın arasında aklıma gelmek zorunda mısın?
Üzülmüyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. O bensizliği göze aldıysa zaten ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.
Üzülmüyorum! Çünkü hayat yeni bir şey öğretti bana Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler hiç sevmemiş gibi gidenlermiş aslında.
Hep denir ya ben arkandayım sırtın yere gelmez diye… Ben almayayım yüzüm yere geleceğine sırtım yere gelsin.
Bunca kalp kırıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgârı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata Acımadı ki!
90 -60 -90 ‘ı herkes bilir. Elbette ki vücut ölçüleri. Ama birde 200 -70 -60 var. Unutmayın bu da tabut ölçüleri.
Ortak yönümüz çoktu bizim. Birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Aynıydı düşüncelerimiz Ben seni düşünürdüm sen kendini.
Üzülme gitti diye bu yılın modası böyle! 3gün sever sonra bezer senin aradığın Aslı ile Kerem 21. Yüzyılda ne gezer.
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.
Özlemin tarifi yok. Kim ne demişse sebebi çaresizlik. Yanımdayken bile sana doyamazken nasıl anlatılır ki sensizlik.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam evet yeri gelir susarım ama bir gün öyle bir giderim ki kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Bazen dünyanın en zor mesleğidir kendi duygularına tercüman olmak.