Çok ayrılık içtim ben kalbim güzel hani.
Ağzında yalan varken konuşma!
Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek.
İki seçeneğin var; ya kal, ya gitme!
Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim!
Kendine gel! Seni orada bekliyorum.
Ben sevmekten hiç borçlu çıkmadım.
Benim en sevdiğim söz, senden duyduğum bendir.
Sil ağzının kenarını, yine gülüşünden cennet akıyor…
Makyajı akıyor farkının; herkesleşiyorsun…
Ben gülüşüne öldüm, o ölüşüme güldü. Farklıydık işte.
Mutlu edemeyeceksen meşgul de etmeyeceksin.
Gelmen bir iyiliktir diyecektim. Kapıyı hep başkaları açtı.
Boşuna yorulma gönül, sadece sevmek yetmiyor.
Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim.
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.
Sen bana bakma ben senin baktığın yerde olurum.
Bakarken kıyamamak mı, yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk?
Oysa ne çok ağladım ben tek damla yaş dökmeden.
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri, girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
Ne para istiyorum ne de pul. Tek bir istediğim var, o da yalansız bir kul.
Bekle deseydin, gelmeyeceğini bilsem bile beklerdim.
Beni bundan böyle beklese beklese hüzün bekler çağırsa çağırsa hüzün.
Bir gün benden şikâyet ettiğin ne varsa, özleyeceksin!
Sus be yüreğim, bende biliyorum özlediğimi; susta bilmesin özlendiğini.
Tek kişilik miydi ki bu şehir? Sen gidince bomboş kaldı.
Sakladığın kendini böldün iki yarıma; iki kez yaralandın bir yarım yara için.
Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.
Benim sevdam ulu çam gibidir. Ne güzde yaprak döker, nede kışta boyun büker.
Herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim oysa.
Artık benim mutluluk denen bir kavramım olmayacak. Daha mutsuz olmamak için.
Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın!
İmkânsızları yaşamak mıdır sevmek, yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?
Ben ölseydim, o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı; ben ölürdüm.
İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri, yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?
Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi?
İnsanlar gelmeleriyle boşluk dolduranları severler, gitmeleriyle boşluk yaratanlara aşık olurlar.
Gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu! Gelmemen büyük yalnızlığımı doldurdu.
Sırtımızı yaslayıp uyuduğumuz taşları mı atacaklar kafamıza; taş kalpleri taç yaptık diye başımıza.
Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, sersem. Beni seni beklerken ölmem ki. Beklersem.
Ne cenneti merak ediyorum ne de cehennemi. Çünkü ben annemi gülerken de gördüm ağlarken de…
İnsansız adalet olmaz. Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu? Ama olmaz olsun.
Benimle ömür geçer mi ki dedim. Senle geçirmeye ömür yeter mi? Dedi. İşte bu bana bir ömür yetti.
Dost gerçekleri. Düşman işine geleni. Deli ağzına geleni. Aşık içinden geçeni söylermiş.
“Geleceğim bekle” dedi. Ben beklemedim. O da gelmedi. Ölüm gibi bir şeydi. Ama kimse ölmedi.
Bekle dedi gitti; ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.
Uykunun içinde bir rüya, rüyamda bir gece, gecede ben. Bir yere gidiyorum, delicesine. Aklımda sen.
Dün yağmur yağacaktı, gün döndü, yarın yağdı, bugün dindi. Ağlayacaktı. Kim anlayacaktı.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değil. Yanlış anlaşılıyor.
Düşümde aşk ile karşılaştım. İnsanı arıyordu. Uyandım, insan ile karşılaştım. Aşkı arıyordu.
Önce büyük büyük düşündüm sonra büyük büyük yaşadım ne varsa onlar aldı şimdi bana küçük bir ölüm kaldı.
İnsanı bedenen ameliyat etmek için bayıltmak gerekir, ruhen ameliyat etmek içinse ayıltmak.
Kadınları sevmek bir kadına haksızlık etmek demektir. Bir kadını sevmek kadınlara haksızlık etmek demektir.
İnsan parasını kaybedince fakir, özgürlüğünü kaybedince esir, aşkını kaybedince şair olurmuş.
Mutluluğun gözü kördür yalnızlık sağır. Ondandır biri tökezleyerek yürür öbürü uykusunda bile bağırır.
Adının üstüne anılar koyma sen mezar değilsin. Anılar adının ardından gelsin sen duvar değilsin…
Unutsun beni demişsin bu bana imkânsız geliyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırlamam gerekiyor.
Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.
Beni benden çıkardınız beni benden aldınız. Göz görmeye görmeye bir uzağa bıraktınız. Kendime dönmeye artık çok geç.
Kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum. Söndürmek istedikçe sana yanıyorum. Yenildim işte! Yine de seviyorum.
Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor. Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben. Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden.
Sana bir şiirler olmuş sevgilim. Yüzün gözün söz içinde. Hangi imla kitabına baksam ben den ayrı yazılıyorsun.
Ne zaman nereye gitmedimse hiç kimseyi de incitmesem de konular birikti kendiliğinden ben ne kadar biriktirmesem de.
Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi. Öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o ama bozmadım.
Son isteğin nedir? Sorusu çok çok kolaydır ilk isteğin nedir? Sorusundan. Çünkü o soruyu kimse kimseye soramadı korkusundan.
Bir anda her şeyden vazgeçip gitmek kolaydır nasılsa ama marifet değil. Aşk gitmekten vazgeçip sevmektir aslında.
Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç. Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler bu sokaklar, bu meydanlar ikimize yetmez…
Yanına kadar koştuktan sonra bir adım daha atamayacaksan eğer, oraya kadar sakın koşma. Sana değil bekleyene yazık olur.
Küçükken hayvanlarla konuşabilsem ne ilginç olurdu diye düşünürdüm. Meğer yıllardır iletişim kurabildiğim bir sürü hayvan varmış.
Yaşamak ilkin sevgi ile sevmek ile başlar doğumla doğmakla değil. Yaşam da sevgisizlikle biter ölümle ölmekle değil…
Bir kadının alnı dudaklarından daha değerlidir. Çünkü dudaklarından dökülecek olan ‘seni seviyorum’ sözü, önceden alnına yazılmıştır…
Ne an yaklaştımsa ittiniz ve ne zaman geldimse gittiniz. Siz hep büyük ve önce idiniz gerçekten öyle oldu önce siz bittiniz.
Yanına kadar koştuktan sonra, Bir adım daha atamayacaksan eğer; oraya kadar sakın koşma. Sana değil, bekleyene yazık olur.
Aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu. Önce özlüyor sonra ağlıyor akşamları küsüyor geceleri çok seviyorum.
Seni büyük buldum anladım seni güzel buldum korudum seni küçük buldum uyardım seni yakın buldum uyudum biri yanlış idi unuttum.
Kendini bir şeye bölmesini bil bilmezsen bir şeyi bilmesini bil onu da bilmezsen anlatıyorum olan oluvermez ölmesini bil.
Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendime çıkan bir yokuştum. Yokuşun başında bir düşman vardı. Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.
Konuşmak susmanın kokusudur. Ya sus git ya konuş gel ortalarda kalma. Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.
Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, sana hep yeniden başlamak isterim.
Tutkuların evinde savaş kırıkları var kül olmuş bir bütünün yonga yanıkları var. Eski özlemlilerin yeni bahçelerinde anı kuyularının suskun çığlıkları var.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Biri yükseğe çıkmaya görsün. Herkes de bir analık duygusu belirir. Çok çıkma, düşersin dercesine bakarlar. Bunu acınma sanarak inmiş çok kimseler vardır.
Ağlamak unutmak kadar kolaydır inan. Sevin ağlayabiliyorsan. Sevin ağlıyorsan. Gül ağlayabiliyorum diye, gül ağlıyorum ağlıyorum diye sana bir şey yapamam ağlayamıyorsan!
Ölebilirim bu genç yaşımda en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda sevgilim seni bir akşamüstü düşündürebilirim.
Bazen dayanmaktır sevmek hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek. Bazen yaşamaktır sevmek soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek. Bazen ağırdır sevmek sevdiğine layık olabilmek. Ve bazen hayattır sevmek birini çok uzaktayken bile yüreğinde.
Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir. Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir. Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir. Yalnız ben biliyorsam bu aşktır. Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.
İyi geceler canım derdin. Gecenin iyiliğinden çok canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde. Ben yürümeye başlayınca denizlerin üstünde karalarda koşanlar durup bana baktılar. Ben de gittim sığınacağım adaları birer birer batırdım.
İnsanlar gelmeleriyle boşluk dolduranları severler gitmeleriyle boşluk yaratanlara aşık olurlar. Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendime çıkan bir yokuştum. Yokuşun başında bir düşman vardı. Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.
Seni, sensiz de sevebiliyorum.