İnsanlık onuru; sizin başınıza gelene değil, başkasının başına gelen birşey'e karşı sizin nasıl tavır aldığınızdır.
İki bakkal var, ikisi de doğru tartıyor; ilki insanları kandırmaması gerektiği için bunu yapıyor. Diğeri müşteri kaybetmemek için. Asıl olan ilktir, ikincisi ise sahtedir, göstermeliktir, müsameredir.İşte bu farkı herkese öğretmek gerekir.
Bir kişiyi ele veren değer, yargılar değil, değerlemeleridir. Fiilen yaptıkları, ortaya koydukları, yaşadıklarıdır.
Seçilmiş temsilci insanların biraz felsefe ve insan hakları bilmesi lazım.
Eğitimde, yaratıcı insanlar yetiştirmek istediğimizi söylüyoruz, ama kişilerin etik yeteneklerini geliştirmek için ya bir şey yapmıyoruz, ya da yapınca, ezbere yapıyoruz.
Ve insanlar, "herşeyi" yapmayanlardan, "herşeyi" yapamayacak olanlardan bile "herşeyi" bekleyerek yaşıyorlar.
Soyluluk, insanın nereden geldiğine değil, insanın nereye doğru gittiğine bağlıdır.
Bilgisizliğin yarattığı sonuçlar yüzünden acı çekiyoruz.
Özgür kişilerin yetişmesini sağlayan, en başta, başka özgür kişilerdir.
Şunu unutmamak gerekir ki, yaşamda çoğu zaman bir durumun, bir olayın, bir eylemin karşısında değil, bir insanın karşısında bulunuruz. Ve önemli olan da bunu bilmektir.
Yaratıcılığı harekete geçirmek için felsefi düşünce eğitimi almış kişilere ihtiyaç var.
Okullarda felsefe öğretsek 20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur.