Sen ödevsin ama görünürde öğrenci yok.
Kendimden başka hiçbir eksiğim yok.
Ama bütün dumanların altında ateş vardır.
Bir kitap içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı.
Sonsuzluk olsam bile kendimin içinde çok darım.
Bir hedef var ama yol yok bizim yol dediğimiz şey bir duraksamadır.
En kötüsü de sahip olmadığın şeylere ait olmandır.
Bir hedef var ama yol yok bizim yol dediğimiz şey bir duraksamadır.
Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek.
Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.
Seninle dünya arasındaki bir kavgada dünya üzerine bahse gir.
Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye inananı inanca götürür bu.
Eğer bir hedefiniz varsa ama ona ulaşma yolunu göremiyorsanız o yolun adı tereddüttür.
Kötüye bir kere kapılarını açmaya gör kendisine inanılmasını beklemez artık.
Sonbaharda bir yol gibi temiz pak süpürüyorsun sonra yol bir kez daha kurumuş yapraklarla örtülüyor.
Gerçek bölünemez bu yüzden kendini tanıyamaz her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır.
Bir noktadan sonra vazgeçmek olanaksızdır. Erişilmesi gereken nokta da orasıdır.
İstasyonda bana bakan yüzünü düşündüm unutamayacağım bir doğa olayıydı bu…
Sanatımız gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek başka bir şey değil.
Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.
Kapımın eşiğinden atılan mektuplarının üzerinden atlıyorum her gün. Açmıyorum okumuyorum. Daha fazla özleyeyim diye.
Her şey bir aldatmacadır en az yanılmaya bakmak normal ölçüler içinde kalmak en aşırının peşinden gitmek.
Kötünün elindeki en ayartıcı silah savaşa çağrıdır. Kadınlarla yapılan savaşa benzer ki sonu yatakta biter.
Kıyamet Günü’nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdandır aslında o bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.
Bu gece de sana mutlu uykular dilerken her şeyimi sana veriyorum bir solukta. Benim mutluluğum sende erimektedir.
Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa niye okumaya zahmet edelim ki?
İyiler uygun adım yürür. İyilerin varlığından habersiz olan başkaları onların çevresinde dans eder zamanın oyununu oynarlar.
Sonsuzluk yolunda nasıl böylesine kolayca ilerleyebildiğine hayret eden birisi vardı gerçekte hızla bayır aşağı yuvarlanıyordu.
Belki bir şeylere sahipsin ama kendi varlığın yok savına verdiği cevap bir titreme ve yürek çarpıntısı oldu sadece.
Kendini sonsuz küçültmek ya da sonsuz küçük olmak. Birincisi mükemmellik yani eylemsizliktir ikincisi başlangıç yani eylemdir.
Kimi zaman şuna inanıyorum birlikte yaşayamayacağız boyun eğip rahatça uzanıvereceğiz yan yana ölmek için. Ama ne olacaksa senin yanında olacak.
Yasama başladığın anda iki görev sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.
Yorgunum hiçbir şey bilmiyorum tek istediğim yüzümü kucağına koymak başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.
Bir topluluğu kontrol etmek bireyi kontrol etmekten kolaydır. Bir topluluğun ortak bir amacı vardır. Bireyin amacı ise her zaman için şaibelidir.
Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki soruyorum sadece.
Doğru yol gergin bir ip boyunca gider yükseğe değil de hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insani çelmelemek içindir sanki.
Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü.
Dalgaların bir su damlasını kaldırıp kıyıya atması denizdeki ezeli dalgalanma olayını asla engellemez hatta denizdeki dalgalanma kıyıya atılan damlaya borçludur varlığını.
Üzüntü özlem yaşama olan bu bağlılığımla nasıl çıldırmıyorum daha? Çok yalnızım dilsizlerin yalnızlığına benziyor yalnızlığım onun için hoş görün bu gevezeliğimi dinleyecek birini bulunca boşalttım içimi susamazdım daha.
Nedense artık sana hiçbir şey yazamıyorum yalnızca bizi kalabalık dünyanın ortasında bizi yalnızca bizi ilgilendiren konular hariç. Yabancı olan her şey yabancı kalıyor. Haksızlık bu! Haksızlık! Ama dilim dönmüyor ve yüzüm koynuna yaslanmış.
Haklı olduğum her konuda, haklı olmayıp, mutlu olmak isterdim. Çünkü mutlu olmak, haklı olmaktan her zaman daha güzeldi.
Bir kafes kuş aramaya çıkmış.