Çalıştım kadehim dolduramadım. Kimseye halimi bildiremedim. Gönlümün arzusunu aldıramadım. Dileğim hekime deyvermediler.
Ne var ise sende bende aynı varlık her bedende yarın mezara girende sen toksun da ben açmıyım.
Ademi sürdün bakmadın. Cennette de bırakmadın. Şeytanı niçin yakmadın? Cehennemin var da senin.
Sensin derdine düştüğüm. Hayal oldu konuştuğum. Her gün yediğim içtiğim. İçerimde ağu benim.
Bu alemi gören sensin. Yok gözünde perde senin. Haksıza yol veren sensin. Yok mu suçun burada senin…
Veysel gönülden ayrılmaz. Kahi bilir kahi bilmez. Yalan dünya yarsız olmaz. İster saçı sırma gönül.
Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında. Çay var içersen ben var seversen yol var gidersen.
Seversin alırsın karın olur. Seversin alamazsın karasevdalın olur.
Sen bilmezssin. O bilmez. Hiç kimse bilmez bilemez. Hatta Ben bile. Bir tek paşa gönlüm bilir.
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı. Ben babamı sen ustanı unutma.
Anlatamam derdimi dertsiz insana, dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.
Taş olsam yandım idi. Toprak oldum da dayandım.
Şu geniş dünyaya sığmayan gönül şimdi bir odaya kapandı kaldı.
Dünyaya gelmemde maksat ne idi bir sadık dost.
Şu geniş Dünya’ya sığmayan gönül bir odaya kapandı kaldı.
Cahil insan gül ise de koklama.
Aldanma cahilin kuru lafına kültürsüz insanın kulu yalandır. Hükmetse dünyanın her tarafına arzusu hedefi yolu yalandır.
Gam leskesi saf saf oldu. Hep sözlerim boş laf oldu. Senin yolunda mahv oldu. Gençliğimin çağı benim.
Seyrettim âlemi dünya dar dedim. Ay dünya arası sanki bir adım. Denizi karayı ölçtüm aradım. Adalar içinde var belli değil.
Avrupa Asya ayrı bir kıta. Bir yıllık yol idi deveye ata. Uçaklar sığdırdı beş on saata. Daha neler çıkar dur belli değil.
Sevgisi içimde yaşayıp duran. Nazlı güzellerin şirin İstanbul. Hayali kafamda hükümdar süren. Görmez gözlerime görün İstanbul.
Karadeniz gibi kükrer coşarsa. Dalgası gelince yaman aşıklar. Hırs gelip de ayranlığı şişerse. Kaybeder irade dümen aşıklar.
Ay geçer yıl geçer uzarsa ara giyin kara libas yaslan duvara yanından göğsünden açılır yara yâr gelmezse yaraların elletme.
İtimat edersen benim sözüme gel birlik kavline girelim kardaş birlik çok tatlıdır benzer üzüme içip şerbetini duralım kardaş.
Bir güzelin mecnunuyum ezelden. Veremem telkini gelmiyor elden. Yandım ateşine can-ı gönülden. Görmesem günlerim uzar yıl gibi.
Dert ile mihnete dalmayan aşık. Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık. Kınama Veysel’i fikri dolaşık. Ayrılmış yârinden yar diyarından.
Çırpınıp içinde döndüğüm deniz. Dalgalanır coşar rüzgârından. Mevce gelir coşar inleyen aşkım. Ah çektikçe kaynar gelir derinden.
Gönüle delidir demiştik baştan. Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan. Boğulmaz denizden yenmez ateşten. Ateşi kor közü kendinden olur.
Ben giderim sazım sen kal dünyada. Gizli sırlarımı aşikâr etme. Lal olsun dillerin söyleme ya da. Garip bülbül gibi ah-u zar etme.
Dünya geniş idi şimdi daraldı. Çıkıp gideceğin yer belli değil. Yetmiş altı yıldır alır satarım. Bakmadım deftere kar belli değil.
Mecnun gibi dolanıyorum çöllerde. Hayal beni yeldiriyor yel gibi. Ah çeker ağlarım gurbet ellerde. Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi.
Gönül sana nasihatim. Çağrılmazsan varma gönül. Seni sevmezse bir güzel. Bağlanıp da durma gönül. Yorulursun gitme yaya. Hükmedersin güne aya. Aşk denilen bir deryaya. Çıkamazsın girme gönül.
İyi demez kötü demez metheder. Bakarsın ki bir tel kırmış çat eder. Sorsan baksan aşka binmiş at eder. Yorulup yollarda kalan aşıklar.
Ala gözlü benli dilber. Bir gün gelsen bize doğru. Seni sevdim can-u dilden. Çekme kendini naza doğru. Ne pervam var ne de perdem. Sanma beni hali bir dem. Söyler seni teller her dem. Kulak versen saza doğru.
Dünya debdil oldu durum değişti. Kimi aya gider kimi cennete. Dünya güzellendi itibar düştü Anne baba yoksun kaldı hürmete. Bakmaz mısın insanların işine. Kötülükler doğar peşi peşine. Mezhep kavgasından din döğüşüne. Sanki varıp sığmamışlar cennete.
Bir yar için diyar diyar dolandım. Yoruldum da Çamlıbel’e yaslandım. lrmak oldum çalkalandım bulandım. Duruldum da Çamlıbel’e yaslandım. Gahi gönül oldum yüksekten uçtum. Ferhat oldum aşk uğrunda çalıştım. İrenk irenk çiçeklere karıştım. Dirildim de Çamlıbel’e yaslandım.
Aşkın beni elden ele gezdirdi. Çok dolandım bulamadım eşini. Beni candan usandırdı bezdirdi. Tuzlu imiş yiyemedim aşını. Benim ile gezdin beni arattın. Beraber oturup beraber yattın. Türlü türlü güllerinden koklattın. Aşık ettin güle bülbül kuşunu.
Beni hor görme kardeşim. Sen altındın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz. Sen gümüşsün ben saç mıyım? Ne varise sende bende. Aynı varlık her bedende. Yarın mezara girende sen toksun da ben aç mıyım?
Deli gönül değme çaydan bulanmaz. Coşarsa dalgası kendinden olur. Derdsiz aşık diyar diyar dolanmaz. Gezdirir kavgası kendinden olur.
Herkim olursa bu sırra mazhar. Dünyaya bırakır ölmez bir eser. Gün gelir Veysel’i bağrına basar. Benim sadık yârim kara topraktır.
Bu dünyanın meyvesini. Yesem amma yesem amma. Arasam bulsam hasını. Yesem amma yesem amma.